“İnsan kişi olarak akl ettiklerini gırtlak titreşimini “orkestra gibi” ağız ve dil desteği ile sese dönüşerek kelimeler ve cümleler dizgesi bütünlüğü ile anlaşılır biçimiyle konuşma şeklinde süzülerek, karşı cins veya hemcinsi ile sosyalleşmesini sağlamıştır. Hayvanlardan ayıran bu özelliği ile insan; elbette düşüncelerini her zaman sözlü olarak seslendirmemiş veya dillendirmemiştir. Kimi zaman da, yazılı olarak başkalarınca anlaşır olmak için, belki de sonraki nesillere kültürünü taşımak için, birçok topluluk kendi arasında lisan (konuşma dili) olarak farklı işaretler kullanarak bunu sağlamıştır. USSAL akl etme ile mümkün olan bu başarı günlük hayatı daha anlaşılabilir kılacağı gibi, kolay sosyalleşme ve üretebilir olmanın yanı sıra sağlayacağı “zenginleşme” ile yaşam kalitesini yükseltme ve kolaylaştırmayı da, mümkün kılmıştır. Kimi zaman da, insanlar; yakaladığı bu kolay anlaşılabilir yöntem sayesinde verdiği sesi, boncuk gibi kelimelere, bazen dizelere, bazen de, satırlara dökerken tıpkı çorak topraklarla buluşan yağmur misali, kapısı açık yüreklere taht kurmuştur. Maalesef kimi zaman da; farklı nedenleri olan fakat değişmeyen sonuç ile sonlanan ve sadece bireysel rahatlık sağlayan başka sesler de, çıkarmaktadır. Organizmanın doğal döngüsü içinde normal ve anlaşılabilir olan bu fizyolojik durumun, kıyametini görünür kılan vahim yanı ise, seslerin çıktığı yerin değişme korkusudur. Kimi insanlar başarılmaz denen bu “mucizeyi” gerçekleştirirken, gösterdiği “deha” ile adeta insanlığı, cihaz desteği ile yaşayan hasta misali, adeta şapkadan tavşan çıkaran sihirbazın illüzyonu karşısında çaresiz kalan şaşkın gibidir.”