“Kimi insan Güneşi görünce karanlığa dayanamaz, kimi insan tıpkı karanlıkta yaşamaya alışmışın “aydınlığa” çıkınca zorlanması gibidir. Oysa eğilmekten korkanlar karanlıktan asla; Çünkü: Acun’u aydınlatan şawk ile doğan Güneş’e koşarlar. Doğdu işte; tıpkı tüm sancılardan sonra doğan, rehavete ermiş yorgun bedenin kucağa aldığı masum bir “melek” gibi, huşu içinde yeni hayatlara kanat çırpan kelebek misali, umudu ve sevgiyi bir arada yaşayan “ana” gibi. Tutku değil, fantastik bir hayal, ütopik bir fantezi asla, çünkü bu bir ideal, tıpkı ekilen tohum gibi filizlenip, yeşermesini beklemektir. Hülasa; aşk gibi yakıcılığı olsa da; bu bir sevda, bu bir “dava” inanmak/yaşamak lazım, bedeli ağır olsa da.!!!”