Aranan bulunamayanlar
“Muhtemelen herkesin bildiği;(Bir dokundum bin ah işittim) diye bir söylem vardır. Varoluşun manasında hiç bir insanın istisna, müstesna veya üstün olmadığı gerçeğidir. Ancak; farklı olması olağan ve doğaldır. Kimi zaman bu gerçeği görememe “körlüğü” günlük yaşam içinde basit beşeri ilişkilerde dahi, sağlıklı bir iletişim kurmamıza engel, enerji performans kaybı ve belki de, akl etmede bir acziyet içinde olunabileceğidir. Lakin ilginç olanı, ağzı açılan çoğu insan, her şeyin en güzelini, mükemmelini doğrusunu kısaca ideal olanını çok arzuladığı, , fakat bu görmek istediklerinin ne kadarının kendisinde olduğu /olmadığının farkındadır/değildir. Sorunun çözümü/çözümsüzlüğü de, tam bu noktada başlıyor. İnsan daima kendisinde olmayandan şikâyeti olduğu düşünülür ise, müşteki şikâyet konusu mevzuu farkında olmasa da, sanığın kendisi olduğu gerçeğini, tıpkı gece karanlığında görememe hali yaşamaktadır. Kişi kendisinde olmayanı başkasında arama/görme arzusu veya egosu bazen “ışıktan” korkma fobisi gibidir. Yani eşiğindeki “çöpleri” komşunun kapısına süpürme alışkanlığı veya pişkinliğidir. Bence…!!!