“El gün ne der diye, bir ömür katlandım o’na, bıktım artık her gün bu duymasın o görmesin diye, gül bahçesinde dikenler içinde yaşamaktan. “Guantanamo” adası gibi, kuş ötmez kervan geçmez misali, penceresiz, güneşsiz kapkaranlık odaların mahkûmuyum sanki, YÜREĞİMİN! Dayanamıyorum isyanlardayım kaçmaya çalışan mahpus gibi, söküyorum tel örgüleri, firarisiyim artık yeni hayatın. Kilitsiz kapısı, penceresi güneşe bakan, “şömineli” odalarda yeni sığınaklar arıyorum. Sıra gecesine toplanmış Şark odası misali, yedi rengi kucaklayan Hakikat meclisinde mülteci olamasam da, dost fakirhanelerinde köz sıcağında demlenmiş çay sohbetinde, semaver misali fokurdayan yüreklerde sığınmacı olmaya koşan, Tanrı misafiri olmaya kapısız yürekler arıyorum. (Pirxan) Duyanlara selam olsun.