“Yeter artık bu güne dek hep “ağızdan” konuştuğun, aynı tas aynı hamam misali, her şey yerli yerinde değişen sadece değişmeyen her şey! Tıpkı gecenin karanlığına inat boynu bükük melül melül sabahı bekleyen, Güneşe doğru “başkaldıran” ay çiçeği gibi, aydınlığa hasret büyüyor ise, İNSAN(lık.) Değiştirmeli artık; değişmeyen değişimi de, yeni bir yön bulmalı ama yolu “ağızdan” geçmeyen, açmalı bütün kapılarını pençelerini belki yıkmalı bütün duvarlarını, yüreğinin! Konuşmalı oradan ruhuna seslenerek, volkan gibi patlasın beyninde fokurdayan içinde ne varsa! Saçsın dört bir tarafa havaya ovaya denize, bunca yıl içinde büyüttüklerini. Kurtuluş olur belki, var olmanın en kötüsü olan esaretten. Özgürlük: Kimileri için hiç varılmayacak kadar uzak görünse de, kimileri için “tepe”(nin) ötesinde varılacak kadar yakın olduğuna inananların, parlayan elmas gibi Hakikate “düşünme” ile ulaştığında bulacağıdır…!!!