“Hayat kimi zaman kimiler için, yorucu bir yolculuk sonrası kazanımları; karanlıkları yaran her tarafı aydınlatan yeni bir gün için doğan güneş gibidir. O güne bir ömür sığdıracak kadar yaşayabilene uzun bir zaman vardır. Söz ile anlatıldığı kadar kolay görünse de, gerçeği zorlu ve sancılı bir yolculuktan sonra karanlıktan aydınlığa Dünyaya; ağlayarak merhaba diyen çocuk gibidir. Ağlamalar genellikle uzun, yorucu ve sancılı yolculuk kaynaklıdır. Nedenlerini kimi insanlar çok anlamasa veya farkında olmasa da, hiçte kolay olmayacak zorlu bir hayatın ilk mesajı olduğu düşünülür. Çoğu zaman bu şifrelerin sebep ve sonuç ilişkisi ters orantı veya birbirinden bağımsız olabilme ihtimalini öngörebilmektir. Tamda bu noktada çözülme veya çözümleme önem arz etmektedir. Bu kavrayış veya yetersizliği çoğu zaman var olanlar ile yarınlarda var olacakların sosyolojik kırılma veya hafızası olacaktır. Dolaysıyla bu günün “emanetçilerinin” geleceğe dair ferasetsiz öngörüsüzlüğü yarınların sahiplerini hayata hazırlamada birincil basmak olan eğitimde “sınıfta kalma” veya sınıf atlama gerçeği ile yüzleşmeyi kaçınılmaz kılacağdır. Sonuçları itibariyle farkında olur veya olmaz etkilenir veya etkilenmez ama bilmesi gereken hakikat; israf edilen zaman veya geç kalınmışlıktır. Nesilleri tüketen bu “aymaz” hal mide ve şehvet açlığı veya yaşama kaygısı sorunu kaynaklıdır. Çünkü bu iki açlığı gideremeyenlerin beyin açlığı ortaya çıkmaz dolaysıyla düşünme ile madde ve mana kavramlarına zamanı yoktur. Böylece edinimsel deneyimlerle yani var olanlarla yetinme kolaycılığına rıza, güncellenme mahrumiyeti yaşamasını kaçınılmaz kılacaktır. Bu mahrumiyete itiraz mümkün olmayınca da, rıza mecburiyeti kaçınılmazdır. Dolaysıyla; sorumlu veya sorunlu olan kişi(ler) düşünüldüğünde gücünün farkında olan toplumsal hafıza; çoğulcu mantıktan uzaklaşmalara karşı demokratik güç dinamikleri ile neden ve sonuç bağlamında akılsal cevaplar bulma mümkünlüğü için, tayin ettiği/edeceği yön için yol bulma tek çaredir. Pirxan