“Mahalleyi saran kötü kokular nedeniyle, komşuların şikâyeti üzerine zabıta baskınına uğrayan evin her köşesi çöp yığınları dolu kokuşmuş bir halde ihanete uğramış ne yaşar ne yaşamaz gibiyim! Görevlinin; böyle yaşanmaz ki bu evde, komşuların da, şikâyetçi dolaysıyla güncel hiç bir karşılığı kalmamış birçok gereksiz ve çürümüş eşyadan, sağlığın için evi temizlememiz lazım demesi doğru olsa da, ben; bir ömür topladığım sizce gereksiz görülen ne varsa kokuşmuş ve sıra dışı olsa da, bir çok anım olan bu eşyalardan temizlenmesini istemiyorum. Beni isteksiz görünce görevli; beyefendi size iki gün süre vereceğiz bir dahaki gelişimizde evi bu halde gördüğümüz taktirde, görevimizi yapmak zorundayız dedi ve çıkıp gitti. İsteksizliğim karşısında biraz kızmıştı sanki, ve anladım ki bu iş olacak ama isteğimle ama zorunlu. O gece sabaha kadar pek yürüme alanı kalmamış evin, dört tarafını dolaştım durdum. İki günü beklemeden ertesi gün çağırdım görevlileri; arkadaşlar çok düşündüm ve kararımı verdim bu hal yaşanabilir bir hal değil, biliyorum. Lakin bu temizliği sizin değil, kendim karar vererek yapmalıyım. Çünkü eğer benim kararım olmadan siz yaparsanız ev bir müddet temizlenir belki ama, kalıcı olarak sorunu çözmeyecektir. Zira benimkisi sandığınız gibi, sadece dispozofobi (kompulsif biriktirme hastalığı) değil, bende gör(e)mediğim obsesif kompulsif (her şeyi kirli, pis görme) hastalık benzerliği gibidir. Herkes kötü, her şey kötü, sahip olduğum veya görme mesafemdeki güzel veya güzellikleri görememe kısacası biri diğerinin varlık sebebi olan, (iyi ve kötü) yaşamın bütünlüğü içinde, ayrı zaman diliminde veya bir arada olabileceğini gör(e)meyen ferasetsiz hastalığıdır. Biliyoruz ki, hayatta her ikisi de (iyi kötü) vardır ve olacaktır. Bu nedenle fiziki kirliliğe sebep etkenleri bertaraf ederken, asıl ruhumu kirleten sırtıma yük ettiğim beş para etmez ne varsa geri dönüşümsüz, tıpkı tıbbi atık misali derinlere gömmeliyim ki, ideal olan ruhsal, zihinsel, ve bedensel arınmayı başarmış; sırt yaralarına sebep “hamaliyeden” kurtulmaktır. Sosyal yanımı tahrip eden gereksiz gerekçelerime de, gerek kalmayacaktır. Tıpkı sebeplere kör bakışın şaşı sonuçları gibidir. Biliyoruz ki, dün sebepleri eşeleyip, sorgulamayanlar bu gün sonuçların açtığı yaraya, bakım yapmayan “pansumancılar” misali, yarayı kapalı tutmasındandır. Dün var olan doğru bilinen yanlışlar bu gün yaraya sebep sorunlarda yetersiz ise, yarına dair bilinmeyen yeniler aranmalı bulmalıdır.” Pirxan