“Bu kadarı da olmaz ki, yeter artık temaşa etmek; bir şeyler yapmalı, ne yapıldı veya ne yapılmadı ki, yaşananlara tanım, çare yol haritası olsun. İtiraf etmeli ki plan, strateji veya irade ile tasarrufları kullanmada duygulara yenilmiş, aklın devre dışı kaldığı ile alakalı çok emareler olduğudur. Şöyle başını iki elin arasına alıp, derinlemesine aklıselim düşünüp, bir çıkış yolu bulmalıdır. Bilinmelidir ki;, yürek ile aklın buluşmadığı her durumlarda  “amellerin” daima eksik kaldığıdır. Çünkü kişi biri ile yola çıktığında, mesela yüreği ile karar alanlar duygularını tatmin edebilirler, fakat realite göz ardı edebilmektedir. Veya salt aklı ile ilerlediğinde ise, yüreğin akl ettiklerini yani, duygulara dokunan insani veya “rahmani” buna beşeri de, eklenebilir vb. yanların eksik kalma olasılığıdır. Örneklemek gerekirse, beyni doyurduğunda yüreğin “aç” kalması veya tersi gibidir. Yaradılış manasına uymayan bütün bunları hayretler içinde seyreden RUH; kendisinden azade beden mekanizmalarından(organ) biri ile aldığı hür ve iradi olsa da, tekçi bir karardır. Ruh masumdur, çünkü kendisinin görevi sadece bedene can vermek ile sınırlıdır. Yaptırım veya müdahale yetkisi yoktur. Olsa o zaman sual edilmez, Tıpkı kıvılcım ile ateşin yanması gibi, kim ateşi ne amaç için kullanır ise, sonuç o’na aittir. “Vebal” bu kadar ağır ise, kolektif çalışmak lazım yani, yürekten Beyin’e bir köprü kurmalı, bu ortaklaşma ile Akl edilen ile yol alıp, menzile veya Murad edilene varmak amaç olmalıdır. Hülasa; iyi ve kötü; siyah ile beyaz gibidir. Dünya coğrafyasında yalnız olmadığını ve ortakları olduğunu idrak edenler, anonim paslaşarak çoklu karar ile birbirinden ayırt etmek, isteyen için çok kolaydır. Siyah ile beyazı! Ancak limitet mantık ile paydaşlar olsa da, mevzuat boşluklarından yararlanılarak tek “erk” yetkilendirmeler, daima ihtiras ve ben öncelemesi ile  “kriz” kaçınılmaz olunca “zat” şalteri indirip, herkesi karanlıkta bırakma ihtimalinin olağanlaşma/kabullenme tehlikesidir. Yaşanan(lar)…!!!