“Hiçbir şey yoktan var , vardan yok olmaz, sadece yer ve şekil değiştirir. ( Maddenin veya kütlenin korunumu) Yasasından hareketle düşünüldüğünde; merak ettiğimiz var olan ama bilmediğimiz her şeyin cevabı var ise, o halde düşünmeye gerek yoktur. Öyle ise, her şeyi bilmemiz gerekir. Biliyor muyuz? Bence hayır. Dolaysıyla var olan ama bulamadığımız bilmediğimiz kadar, herkes bilmediğinin “cahili” olduğudur. Yani kişi bilmediğinin bilmeyeni ise, o halde var olan ama bilmediğimiz bilinmeyenleri düşünmeye, bulmaya, bilmeye ve yorumlamak açıklamak üzere paylaşmaya ihtiyaç vardır. Velev ki; aradığını bulsa da, bulamasa da! Bu manada düşünme ile alakalı ünlü filozof bilim adamı Farabi şöyle demiştir. İnsanoğlunun var olma ve yaşama nedeni, gerçeği bulmak, yorumlamak ve açıklamaktır. Bu düşünce ve inanç düzeninde de, insana yol gösterici AKILDIR. Lakin aklı; duyuların yanıltıcı etkisinden, gerçekten uzaklaştırıcı eylemlerden kurtaran temel ilke ve tek güç aşktır. “Aşksız akıl, başarısız bir ilke, akılsız aşk ise, yönü belli olmayan bir akıntı ile akıp giden doyumsuz bir coşkudur. Dolaysıyla bütün değişim ve dönüşümler ancak düşünme gerçekleştiği kadar ulaşılan sonuçtur. Ve varılan bilinmeyen yeniler, kimi zaman hayatı kolaylaştıran kimi zaman zorlaştıran gerçekliklerdir. Demem o ki; insan yarına dair kaygılarını sorunlarını çözmeden düşünemez, çünkü gerçeğe ulaşma yolunda zorunlu olan iki basamağı yani, iştah (beslenme) ihtiyacını karşılayarak hayatta kalmayı sonra da, arzu (şehvet) ihtiyacını gidererek yarına biyolojik varlığını yani genlerini taşıma sorunlarını çözmek zorundadır. Ancak çoğu zaman kimi insanlar bu iki güç veya ihtiyaç ile alakalı sorunları çözdüğü halde üçüncü evre yani düşünme gücünü kullanmayı ihmal ettiği gerçeğidir. Biliyoruz ki; düşünmek insan için paha biçilemeyen zaman harcayarak ortaya koyduğu değerdir. Ve o çok zor ulaşılan sonuç veya kazanılan başarıdır. Yenilenmek, evrimleşmek, değişmek bazen de, dönüşmek ve doğanın gücünü kavramak için; düşünme ile zeka gücünü kullanmamak yenik “obez” bir iştah acizliğidir. Elbette yoksulluk kötüdür. Lakin beteri çok daha kötüdür o da, duyusal esarete yenilmiş düşünme yoksulluğudur. Bu hal çoğu zaman dördüncü bir gücü yani öfke gücünü tetiklediğidir. Bu durumlarda kişi red edilince kendini kontrol edebilmesi veya kontrol edememesi gibi sorular veya sorunlar; kendisinin hazırladığı çok zor bir sınav ile imtihanıdır. Başarı veya çıkış yolu elbette yönünü tayin etmek ve yolunu bulmak için düşünme sadece gereklilik değil belki de, bir zorunluluktur.Pirxan