“Hayat; var olan bütün canlılar (insan, hayvan, bitki) için varsa yarına dair bir yaşamın devamı için mutlaka yeme içme (beslenme) ve üreme olmazsa olmazlardan bir gerçeklik olduğudur. Bu iki ana unsurdan biri olan üreme yani çoğalma, canlının neslini devam ettirmesi olayıdır. Büyüme ve gelişimini tamamlayan her ergin canlı, üreme dolaysıyla çoğalma yeteneğine sahip olduğudur. Kendilerinden önceki canlılardan var olan bu canlılar, geleceğe döllerin oluşturulması ve genetik bilgilerin aktarılması için yaşam var oldukça bu süreğenliğini, devam ettirme eylemini sürdürürler. Bu eylemin gerçekleşmesi için elbette belenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu gerçeklik hayvan ve bitkiler kısmını fazla derinleştirmeden ana unsur olan insan yönünü biraz detaylandırmak gerekliliğidir. İlginç belki de, karmaşık olan insanoğlunun hayatın bütünü üzerine düşünüldüğünde (salt varlık nedeni olmasa da) koca bir hayatı bu iki unsur’a endekslediği açmazında çırpınıp boğulmasıdır. Zaman zaman birkaç fantezi ile renklendirse de, başını döndüren bu sarhoşluğun; farkında olsa da, olmasa da, bir nevi tutkuya dönüşen en büyük yanılgısıdır. Üretim hatası defolu ürün gibi görünse de, bu düşün-me! Zirvede kar iken iki damla yağmur ile derede çamur ile boğuşması gibidir. Ancak eğer hayata başkaca hiçbir anlam yüklemeden yürüyecek isek, işte o zaman yaşam bu iki özellik ile var olur ve devam eder. Fakat biliyoruz ki, salt güdüsel bir eylem olarak akışına ve ihtiyaçlar ötesine evrilemediği taktirde, Hayat! “Hayvani” bir sonuç olan sebeplerden uzak sonuçları hezimet, israf olan bir yaşamı, hüzün içinde temaşası gibidir. Elbette bu USsal düşünme yoksunu “şehvet” ser hoşluğu ile yetinmeyenlerin iddiası dayatılanı değil, zorlansalar da, yorulsalar da, horlansalar da, ödeyecekleri bedele razı, yarattıkları hayata yürümektir. Çünkü bilirler ki, Hakikat; daima bilinenlerin ötesinde eşeledikçe derinliklerde görünmeyen bilinmeyenleri bulduğundadır. Pirxan