“Herkes bilir ki; Kimi zaman insanlar hayal ve umutları kadar yaşarlar. Ancak çıta o kadar yüksek tutulmuş ki, gerçekleştirmeye yürürken hayalleri; başını kaldırıp, sadece zirvelere bakarlar.  Geride bıraktıklarına veya yaşanmışlıklarına dönüp, bakmak istemez veya düşünmezler. Neden bilinmez ama aradığını bulsa da/bulmasa da, genellikle böyledir. Hal bu ki, zaman zaman dönüp geriye bakması halinde, ara bir soluklanma ile sahip olduklarını görme şansı bulacaktır. Mevcut sahip olduklarına da, çok zor şartları aşarak elde ettiği imkânlar olduğunu görecektir. Aslında bu görme hali onu yürüdüğü yolda emin adımlarla yürümesini sağlayacaktır. Tabii ki, bu gör(e)meme durumu onu dört bir taraftan sarıp sarmalayan, tıpkı hipnoz olmuşun verilen komutları itaatle ifa etmesi gibi, ihtiras yüksek ego gibi zati arzularından kurtulması ile mümkündür. Ancak o zaman başarı veya başarısızlık olabilecek doğal sonuçtur. Sonuç emek ile gelen başarı ise, mutluluk verdiği gibi, başar(a)mama durumunda ise, “kıyamet” olmayacaktır. Çünkü düşünme; her daim (+-) sonuçlara bakarak sebepleri yani sonuca götüren etkenleri irdeler, başarı veya başarısızlık ile fazla ilgilenmez, olma veya olmama nedenlerini sorgular. Çünkü oradan çıkan sonuçlara göre yol almak başarmak olduğuna inanandır. Düşünme ile çıkılan yolda yenilgi yoktur. Ders alınan eksikleri tamamlamak fazlaları çıkarmak yenilerin yenisi ile yarınlara doğru, doğan güneşe yeniden yenilere yürümektir.” Pirxan