“Her şeye sahip olmayı tek amaç edinenler hiçbir şeyi feda etmekten çekinmezler. Kaybettiklerini “tatbikat” zayiatı olarak görürler. Çok şeyler kaybetseler de, “kazandıkları bir şeyler” yarına dair bir basamak olmuş ise, yön ve yollarını belirleyen pusula hazırdır. Doğru söylememeli fakat, kimilerini inandıracak kadar doğru söylüyormuş gibi konuşmalı, doğru olup olmaması veya yapılabilir olup olmaması da, önemli değil, ama hedef kitlenin hoşuna gidecek dil ile inandıracak kadar ikna edici öz güvenli hitabeti güçlü bir üslupla söylenmelidir. Elbette amaç bütün farklılıklarla ortaklaşmak değil, asgari müştereklerde buluşmak yerine azami çıkarlar için anlaşmaktır. Toplum mühendisliği marifeti ile hazırlanan plan çoğunluğu tutuşmaya hazır hav gibi hedef kitle(ler) ile buluşmasını sağlanır. Yanmaya bahane arayan anız misali, yeter ki siz kıvılcım olmayı başarın. Çünkü emek ve üretmek gibi bir “rüyası” olmayan(lar) kimi insanlar genellikle “ezik” veya histeri arzularını giderecek köpüklere ihtiyaç duyarlar. Köpük daima kaygan zeminler meydana getirse de, kişi(ler) savrulacağı yerin sonuçlarını düşünmezler. Ne kazandığını düşünürler. Kısaca bu “malzeme” üzerine hazırlanan plan; artık masa başı çalışma ile taslağın proje hali sahada pazarlayacak vitrini düzgün pazarlama yeteneği güçlü olan kişi(lere) ihtiyaç vardır. Genellikle perde arkası ekip(ler)e hazırlatılan bu çalışma pr araştırmaları yapılarak kitlelerle buluşması sağlanır. Bu gölgesi olmayan ağaca su vermeyen kapitalist mantık(sistem) “müşteri” aramaktadır. Artık yüksek pazarlama gücüyle ikna edilen müşteri birer alıcıdır. Dolaysıyla çark dişlisine takılan her “alıcı“ dane” gibi öğütülerek un olacaktır. Elenen undan arta kalan kepek; dünü hatırlamayan yarını düşünmeyen günü kurtarma peşinde olan “balıklara” yem olacak ve bu “beleş” yemlere aldanan her balık ağdan kurtulma şansı olmayan av gibidir. Ta ki bir şans, ağa sığmayan büyük bir balığın ağı parçalayana kadar. Demem o ki; köleci feodal toplumlarda mazlumlar; ya hınç, öç ve öfke ile zehirlenir zalim olurlar. Ya da, zalimin değirmenine su taşıyan saka olurlar. Başka bir seçenek olsa da, genellikle ona müşteri veya alıcı olmazlar. Kalan azlar dünü unutmayan, “geceye” inat yarına doğacak güneşe umutla yürüyenlerdir. Selam olsun.” Pirxan