“İnsan: Bir tür hayvan olduğu söylense de, hayvanlardan ayrılan yanı hayvanlar güdüleri ile insanlar düşünme ve düşündüğünü konuşarak ifade eden özelliği ile sosyal bir varlık olduğu gerçeğidir. Ancak konuşarak sosyalleşme, ifade ve davranış ile tezahür etse de, ana tema yüreğinden kabaran duyguları akl ile buluşmasını sağlamak ve o buluşmada olgunlaşan “idealin” insanlarla paylaşma gayesi ile İnsanlığa erişim sağlama arzusudur. Lakin günlük rutin beşeri ilişkilerde dahi! Kimi insanlar kendi arasında bunu anlaşılır bir şekilde becerdiğini/başardığını söylemek maalesef mümkün değil, elbette bu durum; belki din, mezhep, meşrep, etnik, ideolojik, siyasal, töre, gelenek veya coğrafik gibi Sosyolojik nedenler (farklılıklar) kaynaklı olduğunu söylemek kısmen mümkün ve kabul edilebilir görmek mümkündür. Fakat asl olan tüm farklılıklara rağmen herkesin olduğu gibi birlikte ben-likten uzaklaşmadan biz olmak ve nasıl yönleri ile ele alma ihtiyacının görünür olmasıdır. Bu itibarla Bilimsel sınırları belirlenen etik değerlerin ortaklaştığı, Onur ve Erdem’i “kutsayan” ilim ve irfan edep ahlak zarafet nezaket saygı ve sevgi gibi toplumsal veya bireysel iletişimde de, tıpkı bir sarraf titizliği ile (+ -) milim ’in dahi çok şeyler değiştirebilecek kaygısı ile irdelenme ihtiyacıdır. Temelsiz değişimler çoğu zaman ağır sonuçları olabileceği endişesidir. Bu itibarla muhtemeldir ki; azami riayet edilmesi gereken bu kuralların sınırları zorlanarak genişletilmesi, ölçü kavramının ortadan kalkmasına yol açacağıdır. Elbette ki ölçüler hayatın birçok alanında olduğu gibi, iletişim gibi insan için olmazsa olmaz olan sosyalleşme alanında da, olabildiğince esnetilmiş olması sosyolojik deformasyona yol açma olasılığının, gerçeğe dönüşmesi ve günlük yaşamda hayat bulmasıdır. Bu veya benzeri nedenlerdendir ki; sağlıklı bir zeminde gelişmeyen sosyal yanımız, kısa vadede, psikolojik yani ruhsal, orta vade de ise, bedensen yapımızda yol açacağı travma ve tahribatların insani yanımızın da, törpüleme nedenidir. Telafisi zor ve sonuçları ağır olacağı muhtemel, pekte iç açıcı olmayan bu tablo uzun vadeye bırakılmadan derhal “tedaviye” alınmalıdır. Aksi takdirde, zihinsel yani düşünme karar verme yetilerinin de, ciddi zarar görmesine yol açacağı korkusudur. Ki bu durumlara gelindiğinde tedavinin de, artık fazla bir yararı olmayabileceği kaygısıdır. Bu sebeple toplumsal hafızanın selameti için tez zamanda herkes yüreğindeki cehenneme “müşteri” aramaktan vazgeçmeli, kırmalı bütün kapılarını kararan çorak, yüreğin…!!! Bostan ekmeli, renk renk çiçekler, güller dikmeli, huzur arayana mekan, kervana saray, yolculara han olsun ki; huzur bulan ile huzur arayan yürekler “kardeş” olsun…!!!