Vuvuzelayı kim çaldı!
“Uyan dostum yeter artık, bu yaşarken “ölmeye” sevdalanmayı! Devrandır toprağı doyurmak üzere ölen sessizliğe aldanma! Ölen ölmüş kalan sağlar uyanmalı ki, yarınlar hep yarın olarak var olmalıdır. Çünkü yarını; yarın var olacaklara arzuladıkları gibi yaşayabilecekleri yarını tertemiz bırakabilmek için ruhundan beslenmek “düşünmek” ve akl ettiklerini başarmakla mümkündür. Bedene can veren Ruh; beyinden azade olabilir ise, ölümsüz korkusuz yapısı ile Adil’i bulacaktır. Biliyoruz ki korkular daima insanoğlunun başarmasının engelidir. Bu mümkün olanı imkânsızlaştırmak isteyen üstün ve elinde güç asasını bulunduran çok zekâlar olduğunu, artık biliyoruz. Bu da, hiç bir şeyin eski normallerimiz gibi olmayacağıdır. Yeni normallere hazırlamak için kısa orta uzun olarak önümüz elli yıla yaydıkları yoğun planları olduğu ve her gün yeni bir parçasını piyasaya sürmekte olduklarını görmekteyiz. Plan doğal enerji ile çalışan saat misali, mükemmel işlemektedir. Bir ayrıntı dışında bütün detayları düşünülmüş bu muazzam plan, anlaşılır inandırıcı yanı, küresel bazda planlanmış olmasıdır. Organizasyon, tek piramidi oluşturan her bir taşın ayrı görevler aldığı, ancak; asıl beyin takımı yani, komuta merkezi tepe taşın yönetiminde tek elden kainata hükmetme hayallerinin umuda dönüşen heyecanıdır. Artık tren yola çıkmıştır. İkinci istasyona varıncaya kadar normalleşme umutları ile süreç (aşı mutasyon) derken seyri muş gibi rölantiye alınacak ancak; heyecan kaldığı yerden devam niteliğinde atılacak ikinci adımın atılması yönünde zaman kollayacaktır. Ütopik bir fantezi veya komplo teori gibi algılansa da, bu fantezi veya teoriler evrensel düzeyde her kesimden insanların egzersizlerin ötesinde beyin jimnastiği gibi görünür olmasıdır. Halk arasında bir deyim vardır. Hepimiz beraber ölmeyeceğiz ya, yaşayanlarımız adım adım şuan hiç düşünemediğimiz daha ne fanteziler ve teorilere tanıklık edecekler. Biliyoruz ki, bilim ve teknoloji zirveleri tırmanmaktadır. Bu hayatı kolaylaştıran enstrümanlar insanları “uyutmak” rehavete kapılmak ve fantezi (lüks) bir yaşam ile şükür etmesi için yeterli olacaktır. Günlük yaşam ile oyalanan insanlar duymak istediklerini söyleyenlerden çok hoşlanırlar. Lakin bilim ve bilgide sınır olmadığı gibi şükür de, yoktur. Bilim ve bilgi bu gün için elinde bulunduranlar onunla her şeye hakim olma “ilah”laşma evrensel hakimiyet ile yaşamı dizayn etmenin ısrarlı çabası içindedir. Yani bilmenin sınırını sonuna dek zorlamak ve zirve “Hâkimi” olmaktır. Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletin değil! Gücü elinde bulunduranındır-ı ispatlamanın beyhude çabasıdır. Bir şey yapamayabilir, insanlar; ama aptal olmadığı da, bilinmelidir. Herkesin inandığı/inanmadığı farklı isimlendirdiği güç(ler) olsa da. Beni yaratan Allah’ın elbet bu “Şeytani” emellere bir cevabı olduğuna inananlardanım…!!!