“Doğumu bekleyen Ana gibi tüm sancılardan sonra fecir ile parlayan ışıklarıyla doğdu işte Güneş! Muazzam ihtişamıyla aydınlatsa da, dünyayı; yaşanmayan yeşermeyen umutlara doğru kapı aralasa da, yeni gün; umutsuz hayalsiz kalmış insanlık, adeta karanlığı yaşıyor. Kusursuz kainatı Yaratanın yarattığı gücü elinde bulunduran tanrılaşma iddiasındaki “yaratıklar” insanlığa rüyasında değil, her anında kabusu yaşatmak istemesidir. İlginç olan bu güne değin Dünya nice salgınlar felaketler yaşasa da, insanlar yaşamını yitirse de, bir olmadan birlik olmayı başarmış, ve insanlık hep yaşamıştır. Bu gün düşünülmesi gereken düşünülmeyen, İnsanlığın yaşayan mevtasıdır. Bu enkazdan sağ çıkar mı? Bilemem! Bildiğim bilinmeyen bilinmesi gereken tek doğru, yaşayan Hakikate hala ulaşma imkanının varlığıdır. Ve sürüye dalmış kurttan kaçan koyun(lar) misali panik beyhudedir. Sonuç bir veya kaçının yem olması sürüyü bitiremeyecektir. Fakat doğan Güneşe tanıklar mutlaka hayata çentik atarak yiten en kıymetli zamanı yarınlarda tarihe iz bırakacak Hakikati bulacaktır.”(Pirxan)