Düşün(me): “Bütün canlılar içinde sadece insanda var olan, en değerli özelliktir. Düşünme…!!! Ancak her insan düşünür mü? Doğrusu çokta emin değilim! Elbette başını iki elinin arasına alıp, kafasında kuyruğu birbirine değmeden gezen “tilki” düşünmeyi kastetmiyorum, muhayyile etmek ve Ussal akl etme (Metafizik) sonucu, düşünmenin var olanın olduğu gibi devam etmesine rıza göstermeyen düşünme ile bilinmeyeni bulmak/bilmek olması gerekenin gerçekleşmesi için zamanı “o” derinlikte kullanma isteğidir. Adrenalini tetikleyen bu istek ile köpüren heyecan sonucu açığa çıkan enerji kinetiğiyle zaman tünelinde düşünme ile çıkılan yolculuk, sonunda yıllarca derinliklerde fosilleşmiş kehribar misali; gün yüzüne yani aydınlığa çıkarınca insan; “o” mücevheri insanlık ile paylaşma erdemidir. Düşünme! Amaç Erdemi kimine göre Nirvanaya kimine göre şahikaya taşımak ise, bu da ancak; düşündüğünü yaşama ve ifade etme eylemi ile mümkündür. Zaman tüketilmeden düşünme olmaz, her tüketilen zamandan da, düşünme çıkmadığı da, bilinendir. Tüketilen zaman ile gerçekleşen düşünme sonunda ise, ortaya çıkanın toplumsal kabul gördüğü/görmediği kesimlerce ona biçilen değer ölçüsüdür. Tabii ki; sosyolojik veya geleneksel değerler ile örtüşüp/örtüşmediği de, bir ölçü değildir. Var olan gerçekliğe değil olması gereken gerçekliğe yani, Hak ve Hakikate Onur ve Erdeme ve de, adil olana katkı sağlayan bilinmeyen yenilerin “insan-lığı” yücelten değerdir. Kimi zaman bu bilinmeyen yenilerin anlaşılması kabulü, çok zor ve sancılı süreçler yaşanmasına sebep olduğu da bilinmektedir. Çoğu zaman anlaşılmadığı gibi, uğruna ağır bedeller ödetildikten sonra anlaşılsa da, kıymetli olan zaman israf edilmiştir. Tüm zorluklara ve engellemelere rağmen, düşünme; zamanı en tasarruflu kullanarak düşündüğünü kısa, orta veya uzun vade de, günümüze ve sonrası hafızaya nesillere taşımak için sayfalara kazıyarak ulaşmasını sağlamıştır. Elbette; zaman ve düşünme gibi, her iki kavram doğru orantı olarak Ussal akl edilen “cevher”  sözlü ifade ile sınırlı kalması tarihsel süreç içinde rivayet, efsane veya mit’ leşme endişesidir. Bu sebeple Töz’e ulaşma yolunda muhayyile düşünme ve sonrası varılan kanı sanılar daima yazılı kayıt olarak metinleştirilmiş bilimsel çalışmalara kanıt ve nesillere Ussal düşünme ile akl edilenlerin ulaşması sağlanmıştır.

 Dünyada felsefi düşünmenin simgesi kabul edilen düşünen adam heykeli, ilginçtir, halk arasında “Tımarhane” diye adlandırılan Akıl ve Ruh Sağlığı Hastane bahçesine konmuştur. Kim neden? Akıl Sağlığı yerinde olmayanların tedavi gördüğü kliniğe tımarhane adını ve bahçesine de, düşünen adam heykelini koydu/koydurttu anlamak için kehanete gerek yok elbette; toplumsal hafızayı hiç sayan herkes için en iyi ve en doğruyu düşündüğünü zanneden “zekâlar”  tasarrufu kendisine ait olan iradesi ile en değerli olan zamanı, düşünme ile geçirmenin ne kadar tehlike olduğu ve sonuçları, insanı “Tımarhanelik” edeceği anlamına geldiğini işaret edenleri anlamamak için de, aklının başkalarının tasarrufunda olması ile mümkündür.   

Tımarhanelik değil ama akıl ve ruh sağlığı bozulmuş olmak çoğunlukla farklı sebeplerden kaynaklı (genetik, fiziksel, ruhsal, cinsel, her türlü şiddet ile yaşanan travma vb.) olsa da, elbette tedavi edilebilir olağan bir durumdur. Ancak “tımarhane-lik” olarak etiketlenme; sıfat, erk, mal ve para düşkünlerinin cevabı olmayan sorulara cevap arayanlara, yakıştırmasıdır. Toplumsal hafıza yerine de, düşündüklerini söyleyen bu kesimler, bir anlamda bu marjinal düşünen “failleri” hayatı sığır yaşamı veya onurlu yaşamı tercih etmiş “tımar” ettiklerinden uzaklaştırma “şeytanlaştırma” taşlatma çabasıdır. Bu zihniyet yaklaşık beş bin yıllık bir mirasa sahiptir. Bu zengin arşiv mirasçıları kütüphane “farelerinden” de, beslenmeyi ihmal etmemişlerdir. Kısaca düşünüp, aklına hükm eder isen, hür olursun, yoksa aklına hükmedenlere kul olursun…!!! Tercih, sabinindir.”