Özgürlüğün sınırı kimde
“Deontoloji; genel bir ifade ile ödev bilimi olarak tanımlansa da, gerçek manada mesleki sorumluluk ifa edilirken etik sınırlar gözetilerek alanın dışına taşmadan ödevin gerçekleşmesini sağlamaktır. Elbette etik/ahlak bilimi de, denebilmektedir. Bütün mesleklerde belli ahlaki kurallar olsa da, genellikle Tıp alanı ile alakalı görev ve sorumluluklar yerine getirildiğinde deontolojik kurallara hassasiyet gösterilmektedir. Kurallar çoğu zaman insan özgürlüklerini engellese de, “engelsiz” bir hayatın da, çoğu zaman engellenmesine duyulan ihtiyaçtır. Ancak asıl değinmek istediğim konu, toplumsal veya bireysel sosyolojik tahribatın günümüzde pik seviyelerde seyretmesidir. Bu olumsuz gidişat genellikle bireyler üzerinde yarattığı etkileri ile günü birlik her anımızda karşılaştığımız, bu da olur mu canım dedirten hayretler yaşamamıza sebep olmasıdır. Bu Adaletsiz ve kuralsızlık hayatın bütün alanlarını akut bir evre ile gelişme göstererek çepe çevre sarması, adeta soluksuz bir yaşam dayatmaktadır. Etik olmayan kuralsızlıkta sınır tanımayan fiil ve eylemler daralan hayat alanlarını tıpkı ahtapot kolları arasına sıkışmış hayal ve umudu kaybolmuş, salt; ne olursa olsun hayatta kalmalıyım gibi “ucuz” ideal ile sınırlamaktadır. Biliyoruz ki, bu gibi dağılma süreçleri, yeni arayışlara çıkışlara evrilmediği takdirde, çok daha kaotik süreçlere gebe olduğudur. Bilişim ve teknolojik gelişimlerin zirvede olduğu bir süreci yaşadığımız bu günlerde, bilgi ve bilime ulaşma olanaklarının elimizin altında diyebileceğimiz yakınlıkta olmasının avantajlarını insan ve insanlığı olumlu etkileyecek yönde kullanma becerisi gösteremediğimiz takdirde, belli yaş gurubuna gelmiş bizlerin temenni edilmeyen bir son, asıl önemlisi nesillerimizi çok kötü bir gelecek beklediğidir. Bu kadar kolay ezelden ebede bilgi ve kaynağa ulaşılabilecek imkân var iken, bir miktar cahil kalmak mümkündür. Ancak “gaflet” uykusu ile zamanı devirmek yaradılışın manasına ihanettir. Baktığınızda herkes her şeyi biliyor gibi görünse de, gerçeğine baktığınızda bencilliğin ötesinde hiçbir şey bilmediğidir. İnsan ve insanlık, onur ve erdem, edep ve ahlak, hak ve hakikat, hukuk ile adalet gibi ilkeler adına ne var ise, tarih boyunca zor ve zorbalara gerekirse bedel ödeyerek günümüze ulaşmasını sağlayanlara, gerektiğinde değil, her daim hayatımızda kullanmak gibi bir borcumuz vardır. Unutulmamalıdır ki; politik veya siyasal “bilgiçlik” USSAL akl etme ile hiçbir ilişkisinin olmadığıdır.