“İnsanlar genellikle klan veya kabile toplumdan sosyoekonomik ve sosyokültürel açıdan adil bir paylaşım ideali ile güven içinde yarına dair bir kaygı taşımadan yaşama isteği, ütopik görünse de, kitlesellikten toplumsallaşma isteği daha güç-lü ve güven kaynaklıdır. Teoride karşılığı olsa da, pratikteki gerçekliği hiç bir zaman emek sınıfları arasında eşit paylaşım yani sosyal yönüyle hümanist bir mantık temele dayalı görünse de, hedeflenen amaca ulaşma yönüyle bir hayaldir. Hiçbir Coğrafyada (özellikle Mezopotamya) gerçekleşmesi hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Çünkü bu yapılarda genellikle var olacak erk içinde yer almak, herkes için mümkün olabilir dense de, genellikle “baş” olan entelektüel zevattır. Dolaysıyla “arka odaları” olanlar ile tek “odalılar” arasında hiçbir zaman “güç” eşit olarak paylaşılmadığıdır. Elbette bu odalar arası “sözde” dayanışma davranış ve iletişim yönüyle çoğu zaman var ettikleri Devlet yönetimi için atadıkları vekil marifeti ile düzenlenen yasalarla sınırı çizilen, sözde Adalet tesis eden Hukuk’a da, yansıması kaçınılmazdır. Yani kısaca öç ve hınç mantık temelli bu yaklaşım veya düşünce çoğu zaman, atasözünde olduğu gibi “ne ekersen onu biçersin” mealinde anlatılmak istenenin pratikte yaşam bulması gibidir. Çünkü herkes kendi arka bahçesi ile ilgilidir. Başka bir benzetme ile sosyal mantığı olmayan “ne kadar ekmek o kadar köfte” ile pekiştirilse de, sonuç hep değişmeyendir. Yani uzun lafın kısası, düşündüğü konuştuğu ile makyajlı insanlar bazen vermiş gibi görünüp vermediğini, bazen de, vermediği halde vermiş göründüğünün katlar fazlasını geri isteme hayali; karakteristik kötücül alışkanlığın beklentiye everilen halden kurtulamamasıdır. Kurtulamaz çünkü verdiği hiçbir zaman aldığının dengi veya fazlası olduğunu gör(e)meme egosal yaklaşım veya fikir; kötü bir “tefeci” mantığı gibi bir verdiğinin, katlar fazlasını alma “canavarlığının görünen görünmezliğidir. Kısacası vaktaki birlik olmak bir olmak olmadığı anlaşıldığı gün yani, bu allı pullu makyajlı yüzlerin bulutsuz gözyaşları ile boyasının döküldüğü ve özü ile buluştuğu gün ağlayan gözlerin gülerek hayat bulduğu gündür.”(Pirxan)