Kurumuş ağacın meyvesi olmaz
“Bu gün Hayat sanki bilmece, bulmaca gibi, bir sabah uyanıyorsun adeta çıkışı olmayan bir labirent’te o sokaktan bu sokağa bilinmeze savrulurken sanki Fillerin ortalıkta cirit attığı, göz gözü görmeyen bir çöl fırtınası ortamda, kendimi ne zaman içeriye girecek korkusu yaşayan, zücaciye dükkânında cam eşya gibi görüyorum. Toparlanmaya çabalarken beteri başlıyor. Neden bilinmese de, bir avuç keskin nişancı sanki bütün insanlığı hedefe almış nerede, ne için neden ve ne zaman, çekeceği tetikle köşeye kıstırmış vurdu vuracak anı beklemek gibi duruyor. Hal-u ahval! Tıpkı “şarapçı” misali bir oraya bir buraya yalpalayan gibidir. İnsan! Menzile girmemek için çırpınsa da, çaresizlik içinde ölüm korkusunu ıslık çalarak yenmeye çalışırken adeta sipere yatmış, varsa elinde birkaç “mermisi” onu da, panik içinde adeta gözlerini kapamış rastgele karanlığa sıkarak belki mümkün olan korunma imkânını da, şaşkınlık içinde heba etmiştir. Aslında ölümden kaçamayacağını bilen, fakat korkusundan kaçabileceğine inansa da, onu asıl ürküten asrın felaketi değil, bilinmezlikler aldatılmışlıklar ve ona rağmen onun hakkında alınan anlatılmayan anlatılanlardır. Adeta fil terbiyecisi hikâyesi paradoksu gibi karmaşıktır. İlginç olan kimisi hayatta kalmayı başarsa da, farkında ol(a)madığı kaybettikleri ile bir yanının öldüğüdür. Dolaysıyla hümanist duygular ile teselli olma iyimserliği, gerçeği görmemek için başını kuma gömmek gibidir. Onun için her an ölme korkusu içinde yaşamak bir gün öleceğini bilerek yaşamaktan çok daha korkunç ve tehlikelidir. Kısacası günümüzde yaşam; Rus ruleti gibi en iyimser sonuç, beşinci tetikte bir servinin ölümle yaşam arasında burun buruna yakın mesafede Umutsuz, Hayalsiz aradığını bulamayan her şey yapabilir hiçbir şey yapamaz bağımlı gibidir. Madem böyle bir dayatma ile ölümlerden ölüm beğen tercihi ile karşı karşıya ise, İnsan; O halde mutluluk ve huzur bulmak için yeni bilebilecek yenileri aramak bulabilmek için mutlaka bir yol vardır. Okumuşluklardan yaşanmışlardan biliyoruz ki; uzun vadede aşı dışı tedbirler, (maske mesafe temizlik gibi) nefessiz bırakmak yalnızlaştırmak bağışıklığı zayıflatmak gibi sonuçlara götürmesidir. Çünkü biliyoruz ki, immün sistem güçlenmesi sağlıklı ve dengeli beslenme ile mümkün olduğu kadar, bu güçlü sistem ile organizmanın günlük yaşamda birçok mikropla tanışması ve savaşması ile güçlendiğidir. Başka türlü “fanus” içinde bir yaşam ile uzun süre yaşamak, en ufak bir bulaş ile tepe taklak yıkılacağı gerçeğidir. Dolaysıyla güvenilir bir aşı ancak bunu bertaraf edeceğidir. Aksi halde aşı üzerine yapılan spekülatif teorilere bakıldığında mevcut aşıların kimi inanlarda biyolojik yapılarına göre kısırlığa sebep olması, kimi insanlarda ise, farklı semtomlar zuhur ederek erken ölümlere sebep olma teorileridir. Her iki halde de, amaçlanan nüfus planlamasına ulaşılmış olmasıdır. Kıyamet senaryosu bu ise, ya kurbanlık koyun misali, kör bıçağa boyun uzatmak veya inadına düşünmek ve bilinmeyen yolu bulmaya koşmaktır. Bulamasa da, o yolda bir şeyler yapmanın huzuru ile “sona” durup seyretmeden yürümektir.” Pirxan