Mal-u mülksüz sevgi
“Biliyoruz ki; Hayatta herkes için karşılıklı olanı en çok tercih edilen olsa da, karşılıksız olanı da, bir o kadar değerli olandır. Paylaştıkça çoğalan çoğaldıkça kartopu misali, yuvarlanarak çığ gibi tepelerden vadilere akarken derelerde buluştuğu sularla coşarak nehirlere tıpkı, bir kuğu gibi süzülerek ovalarla buluşur. Cemre ile uyanan doğaya dem olur, bahar olur, renk renk çiçekler açarak ruh gibi bedene can olur. “Beleştir” ama satın alınamayacak kadar paha biçilmezdir. O olunca hayat, bozkırda kısrak ile buluşan “deli” bir tay gibidir. Kimi zaman midilli gibi şirin ve sevimli, kimi zaman şahlanarak pegasus gibi kanatlanarak bulutlara karışıp, özgürlüğe uçandır. Neşe mutluluk o varsa yaşar, insan! O olmadan hayat kap karanlık bir zindan gibidir. Satıcısı olmasa da, alıcısı çoktur. Ormanlar kâğıt olsa onu yazmaya yetmez, hâsılı o varsa yaşamda bir mana vardır. Hal-u ahval’e bakınca durum maalesef ki, mal-u mülk “kölesi” olmuş insanlık, her şeyi deyim yerindeyse fütursuzca kullanmaktan çekinmezken, hoyratça dağıtsa da, her şeyi; ona olabildiğince nekestir. Ama büyük bir cesaretle beş para harcamadan kırabilir ise, paslanmış kapılarını; yüreğinin! Seller gibi haybeye derelere akan, katıksız yalın haliyle cimrilik yapmadan şöyle bol kepçe eş dost yar yaren tanıdık tanımadık “kimliğine” bakmadan ister kuru ister yaş yeter ki, adı SEVGİ olsun! Paylaşmayı başardığı an, insanlığı gökkuşağı ile kucaklaştırmayı başarmaktır. Başaranlara selam olsun. Pirxan