Kazandığın değil, paylaştığın senin
“Bizimkisi; Bir şeyler paylaşırken Ben’i kaybetmeden toplumsal kaygısı olmaktır. Yani kötü sonuçlara itirazı olmak, sebepleri sorgulamak gibi “derdi” olmaktır. Bu meal’den bakışın gördüklerine düşündükleridir. İster aşağıdan ister yukarıdan bak, kim nereden bakarsa baksın (+-) cüzi farkla sanırım gördüğü aynıdır. Demen o ki, sosyal yanımızın darmadağın olduğu, belki de, birçoğumuzun bir “parçasının” eksik olduğu bu zor zamanda küçük bir ara öğün meyve ikramı veya atıştırmalık olabilmektir. Olabilir ise eğer, biraz maziye biraz geleceğe doğru uzuuuun bir yolculuğa çıkmaktır. Tıpkı karanlık bir gecede ay ışında parlayan yakamoz ışıltıları eşliğinde kendini dinleyen bir ruh hali içinde yürürken düşünme arzusudur. Çalakalem paylaşımlar yüreğimden beynime yola çıkanların ruhumdaki buluşması ile otaya çıkan rafine öz’ü; Hak ve Hakikat Onur ve Erdem mizanında tartıya gelen yarar gördüklerimi bölüşmektir. Bölüşülenlerde yarar bir şeyler bulanlar olursa, helali hoş olsun, mutluluğumuzdur. Eksikler baş göz üstüne geri dönüşümü olur ise, bizedir. Amaç; eksikleri tamamlamak değil, var olanlara belki bir miktar katkı sunmaktır. İnsanın en değerli serveti elbette zamandır. En kıymetli servetimi harcadığım kendimce yeni bildiğim bilmediklerimi dostlarımın en kıymetli serveti ile takaslamaktır. Düşünme ile harcanmayan zaman, geri veya ileri sarma şansı yoktur. Yitiktir! Zaman andır ve sen o anı ne için veya nasıl harcadığın bir sonuçtur. Kıymete, kıymet verenlere selam olsun…!!!” (Pirxan)