“Zaman; kısaca varlığı soyut bir kavram ile tanımladığımız “şey”dir. Tıpkı su gibi, hiçbir engel tanımadan akıp giden şeydir. Zaman!  Ancak her düşünebilen insan bunu nasıl kullandığı veya kullan(a)madığı sorusu veya sorunudur. Gözle görülmeyen elle tutulamayan fakat istediğin şekilde iyi/kötü/yararlı/zararlı kullanabilme özgürlüğü zatidir.  Her insan geçen zamana bakarak sonuçları ölçümlemesi mümkündür. Elbette kendisi soyut olsa da, ölçümleme somuttur ve muhayyile ederek düşünme ile pahalandırmak mümkündür. Zamanı tüketerek  gerçekleşen düşünme;  adeta nefes gibidir. Görünmese de, başka bir deyimle soludukça nefesi, yaşadığımızı anlamamız gibi. Demen o ki, kişi zaman nefes ve düşünme gibi hayatiyetleri heba ettiği taktirde yaşayan “mevta” gibidir. Hele bu  “nefessiz” kaldığımız günlerde o olmaz ise, hayatta her şeyin ne kadar anlamsızlaştığını anladık, sanki! Zaman da, tıpkı nefes gibi kullandığın her an var olmaktır. Öyle ise, yaşanan her anı anlamlandırmak, var olan bilinenlerden görünmeyen bilinmeyenleri bulmak ve ulaşmaktır. Adeta su gibi engel tanımadan yeni hayatlara akarken, bulduğuna dokunarak her daim zamanı kullanarak düşünme ile  Akl ederek sonsuzluğun manasına yürümek gibi. Murad edileni, kimi zaman akl ettiğinde bulursun. Kimi zaman ise, hep arayıp bulamadığın bilmediğini bulduğunda görürsün. İstesen de, istemesen de, akıp gidiyorsa en büyük servet olan zaman; tıpkı bilge birinin dediği gibi, hayat; çatlak bir bardaktaki su gibidir. İçsen de, içmesen de, akıp tükeneceğidir. Madem ki, Öznel olarak eksik olan tek şey eksiklik ise, o eksikliği aramak bulmak tıpkı mihenk gibi gediğine koymaktır. İnsan olmak.! Başaranlara selam olsun.(Pirxan)