“Gecenin kör karanlığında boğazıma sarılmış karabasan ile boğuşurken nefes nefese kan ter içinde uykudan uyanmış gibiyim, rüyanın şokundan kurtulmaya çırpınırken, dışarda fırtınalar kopuyor sanki figan feryatlar herkes şaşkın şaşkın koşturmaca içinde, adeta deprem sonrası çaresizlik misali, bir şeyler yapmak istiyor, ama ne yapacağını bilmez haldedir. Her yer sular altında tsunami olmuş gibiydi, ölüsünden dirisinden habersiz birbirlerine sarılıp,
ağlaşıyordu herkes, bu kaos kargaşada göz gözü görmez toz duman içinde sıçrayarak uyanıyorum rüya içinde kabus dolu rüyalar görüyordum. Ama uyanmıştım artık, gördüklerim rüya içinde rüya olsa da, etkisinde kalmıştım. Adeta ruhsal bir depresyondan kurtulmaya çalışıyordum ki, bir türlü olmuyordu çünkü; Tıpkı; insanlığın yaşadığı bu çıkışı olmayan labirent koridorlarında hayatta kalma çırpınışı ile yatıp kalkanın rahat uykusu olmayacağı gerçeğini geçte olsa anlamıştım.”