Ağzı sula(n)mak
“Her türlü yaşamsal kolaylıkları sağlayan Teknolojik araçlar günümüz nimetleri olarak görünse de, kimiler için natürel yaşamı soluksuz bırakan kabus olarak gördüğüdür. Gerçek olan şu ki, savunan da, itiraz eden de, günlük yaşamında dibine kadar kullanmak çaresi/çaresizliği içindedir. Ancak diğer bir yönü ise, ihtiyaç veya ötesi kadar kullanma çılgınlığı veya “cehalet” yaşanmasıdır. İhtiyaç derken donatı özelliklerini kastediyorum. Gerek kişisel gerekse evlerimizde kullanılan cihazların birçoğunun var olan özelliklerinin çoğunu ya kullanamadığımız ya kullanmadığımız veya farkında bile olmadığımızdır. Ama asıl can sıkıcı olan yanı, bu ürünleri aldığımızda en son teknoloji ve teknik özellikleri en fazla olanı seçme lüksümüzdür. Elbette bu lüks bedel olarak fazladan verdiğimiz (kullanılmayan özellikler) kısmı israftır. Böylesi plansız “şuursuz” pekte akli bir izahı olmayan sadece araç ‘sal ihtiyaçlara gereksinim duyulanın ötesi gibi aşırılıklar ile doyumsuzluk, histeri bir ego tatmin duyarsızlığıdır. Oysa Doğada var olan canlılar arasında mükemmel donatıları olan İnsan! Teknolojik araçlarda gösterdiği hassasiyeti kendinde göstermeme çelişkisidir. Mesela kendisinde var olan birçok özelliği kullanma ihtiyacı duymama lüksüdür. İnsan düşünen bir hayvan ise, o düşünmeyi sevmez veya önemsemez, birçok davranış veya eylemlerini duyusal çözmeye çalışır. Düşünsel akl etmeyi fiil ve eylemlerine yansıtmaz, bu “tasarruf” onu insani olmaktan ziyade, hayvani güdüleri ile davranmaya ve günlük yaşamında da, eylemlerine yansıtır. Çok acımasız sonuçları olan bu dönüşüm, bir cihazda aradığı hiç kullanmadığı özellik tercihinde olduğu gibi, kendisinde var olan mükemmelliğin farkında olmama veya kullanmama çelişkisidir. Dolaysıyla bu kolaycı mantık(sızlık) mükemmelden “tasarruf” ettiği eksilerini yanal kimi araçlarla kapatma çabası olasılığıdır. Var olan ile yetinme; bir nevi “kopyala yapıştır” kolaycılığıdır. Asl olan mükemmeli sadece aramak değil, buldu ise, yaşamaktır. İkisi de kanatlı kuş olsa da, kimisi Şahin olup, zirvelerde seyr-i alemi temaşa eder, kimisi kümeste bir ömrü berhava eder. Kimse yüzleşmediği “günahın” masumu değildir.”